ZigZag
EKİN – 4,5 AYLIK
ZigZag

Bu satırları uzunca bir zaman gündüz kendime vakit ayıramadığım günlerin geride kaldığını göstermesi nedeniyle özellikle Ekin’in gündüz uykusunda yazıyorum ki bana geçmişi de hatırlatsın. Herkesin benzer uykusuzluk hikayeleri var. Benim de uykusuz ve yorgun günlerim Ekin’in 6. Haftayı doldurması ile başladı oysa herkes bana 6. hafta ile birlikte zaten güzel uyuyan bebeğimin çok daha iyi olacağını, herşeyin düzene gireceğini söylemişti. Ekin sessiz,sakin, huzurlu, gayet güzel uyuyan bir bebekken 6. haftada bir anda gündüz uykuları 20 dakikalara düşmeye ve gece uykuları bölünmeye başladı. O ara memeye de ekstra düşkünlük başladı, tabii ben bu benimle Ekin’in arasındaki bağı güçlendirecek diye her istediğinde verdim ki olması gereken de buydu ilk 3 ay patron oydu. Sonra bir ara Ekin artık memeyi emzik gibi kullanmaya başlayınca annemin de önerisiyle emzik edindik. Bölünen gece uykularına da az da olsa deva olmaya başladı emzik. Yarı kundaklayıp emziği koyup kucağımızda hafifçe salındığımızda uykuya geçmeye başladı. Oh dedi kurtardık buna da şükür. Ben İngiltere’de yaşıyorum ve annem doğum için gelmişti yanıma, Ekin 2 aylık olunca annem Türkiye’ye döndü. Birkaç gün sonra gece uykusuna 7’de 8’de dalan bebeğimiz artık gece 10’lara kadar bir türlü dalamıyordu ve gündüz kısacık olan uykuları için ben neredeyse yarım saat onu kucağımda uyutmaya çalışıyordum. Koyduğum an uyanıyordu. Slingle dışarılarda uyuttuk, pusette asla durmuyordu, huzursuzlaştı, sürekli emdiği için kusmaları arttı. Biz yine de demek ki çocuk büyütmek böyle zor bir şey deyip eşimle birbirimizi motive edip, büyük bir özveriyle devam etmeye çalıştık. Dananın kuyruğunun kopma noktası bizim için 3. ay oldu. Ekin 3.ayını doldurdu ve benim kabus gibi günlerim başladı. Gece saat başı uyanmalar, memede uyuyakalmalar ve memeden çektiğim an ağlamalar, gündüz neredeyse hiç uyumamalar. Ben artık sürekli Ekin’i uyutmaya çalışan ama kendisi uyuyamadığı için son derece gergin, derbeder bir anneye dönüştüm. Bu süreçte eşim olmasaydı herhalde kafayı yerdim. Ekin dışında hiçbir şeyle ilgilenemedim, ne yemek ne ev işi, banyoya bile zor girer duruma geldim. Bu memlekette yalnızlık da eklenince üstüne depresyonun eşiğine gelmiş bulunmaktaydım. Aksi gibi bizi biraz rahatlatan emziği bir anda atıverdi bebeğim ve ben ne yaptıysam ne ettiysem kabul ettiremedim tekrardan.

Sürekli uyku eğitimi ile ilgili kitap okumaya, internetten araştırmaya başladım. Ama ne tamamen kendimi okumaya verebilecek enerjim ne de kararlı, istikrarlı olabilecek gücüm vardı. Çok yakın arkadaşım Melike, “Sezen az daha dayan Çiğdem Hanım’la görüşürsün ve uyku eğitimi verirsiniz, bak hayatımda yaptığım en iyi şey bu” dedi. Ben Ekin 3 buçuk aylık gibi bir zaman diliminde birgün nasıl yorgunsam artık Çiğdem Hanım’a “merhaba” bile demeden mail atmışım, sonra tekrar baktığımda fark ettim ve ikinci mailimde “merhaba demeyi unuttum, uykusuzluğuma verin” demiştim. Kabalığıma rağmen beni anında anlayan ve “çok naziksiniz” diyen naif bir insan buldum karşımda. Bunu maille bile anlayabiliyorsunuz. Çiğdem Hanım’ın 4,5 aylık olmasını bekleyelim demesiyle ben kalan bir ayı “dayan Sezen, geçecek Sezen” diyerek geçirdim. Bu süreçte sonradan anladığım uykusuzluktan dolayı huzursuz olan bir bebekle ev taşıdık eşimle birlikte, çok zor günlerdi. Taşınma sonrası iki hafta da Ekin’in eve alışması için geçince ben yine bir imdat maili attım Çiğdem Hanım’a ve sağolsun hiç beklemeden hemen başladık. Ona attığım en son mailimde “siz haneme doğan bir güneş oldunuz” demiştim. Yalan da değil ,abartı da değil. İki hafta boyunca her soruma cevap veren, bebeğimi görmeden kurulmuş saat gibi bütün biyolojik düzenini anlayan ve Beeanne’nin isminin onun arı gibi çalıştığından konulduğunu düşündüğüm bir anne vardı yanımda. Yanımda diyorum çünkü, telefonla iletişim kurmamıza rağmen eşim ve ben resmen ailemizden biri gibi hissettik onu. Eşim sürekli “dakikası bile şaşmaz mı ya” diyerek hayretler içerisinde sürece şahit ve dolayısıyla sürecin bir parçası oldu. Uyku eğitimi sırasında Çiğdem Hanım’ın yaptığı şey sabrı, iradeyi ve istikrarı öğretmek. En önemlisi de yaptığın işe önem vermeni, onu gözün gibi korumanı sağlamak. Bebekler için uyku gerçekten hayati bir öneme sahipmiş, benim huzursuz değil uykusuz bir çocuğum varmış. Ben artık uyuyabildiğim için Ekin’le çok güzel vakit geçirebiliyorum ve çok rahat kendime vakit ayırabiliyorum. “Uyusun da büyüsün ninni” boşuna dememiş atalarımız gerçekten bebek uyuyarak büyüyormuş.

Daha fazla uzatmadan, umarım bu yazdıklarım diğer uykusuz bebeklere ve annelere de umut olur. Ben bu sorunumu gerçekten profesyonel bir anneyle çözdüğüm için çok mutluyum. En ufak bir aksilikte tekrar ulaşabileceğime olan inancımla daha huzurluyum. Teşekkürler arı annemiz Çiğdem Koyutürk. İyi ki varsınız.

Sezen İngilok Uçal

BeeAnne Notu: Özellikle yurtdışında yaşayan annelerle çalıştığımda, uykusuzluk haricinde bir de yalnızlıkla başetmeleri gerektiğine şahit olduğumda anlayabiliyorum zorluklarını. Sezen Hanım ile programa başladığımızda oldukça zorlu bir sürece girmişti ama neyse ki geride kaldı o günler…Şimdi artık uykuları koruma dönemindeyiz:) Çok tatlı bir anneyle çalışma fırsatı bulduğum için, bana güvendikleri için çok şanslıyım.Ekin’i öpüyorum, yağmurlu ve soğuk İngiltere’ye sevgiler…

BeeAnne

BA-CircularCropped

0 cevaplar

Cevapla

Sen de bir yorum yap!

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir