ZigZag
BEBEKVEBEN BLOGU
ZigZag

Bee-Blogger bölümünde ilk konuğumuz, BebekveBen.com kurucusu Tanla Bilir. Tanla aynı zamanda FireFrog Creative adında, web tasarım ve geliştirme hizmeti veriyor. Bizim tanışmamız ise BeeAnne sayesinde ve çok tesadüfi oldu. BebekveBen.com, beğenerek takip ettiğim siteler arasındaydi ve özellikle içeriğinin genişliği, titiz ve detaylı hazırlanmış olması dikkatimi çekiyordu. BeeAnne için web tasarım ve geliştirme hizmeti arayışına girdiğimde, BebekveBen’i hazırlayan Tanla karşımdaydı 🙂 Meğer, kendi sitesini kendisi hazırlamıştı. Tanla’nın verdiği teklifi ve detayları çok içime sinmesine rağmen, daha önceden tanıdığım farklı bir firma ile yola çıkma kararı aldım önce, ancak yaşadığım aksaklıklardan dolayı, yarı yolda başka bir şirket arayışına girdim. Tanla ile tekrar görüştükten sonra hızlı bir biçimde ilerledik ve BeeAnne de kısa sürede hazırlanmış oldu. Kendisine emekleri için çok teşekkur ediyor, sohbetimize başlıyoruz…

Tanla, seni kısaca tanıyabilir miyiz?

tanlaİsmim Tanla. Bumerang ödüllü BebekveBen.com blogunun kurucusuyum.

Meslek olarak dijital medya sanatçısıyım. FireFrog Creative markası altında websitesi/blog tasarımı ve geliştirme; kitap kapakları ve posterler gibi grafik tasarım; kartvizit, antetli kağıt vb. gibi kurumsal tasarımlar, kısacası aklınıza gelebilecek her türlü bilgisayarlı tasarımı yapıyorum.

Üniversite eğitimimi iktisat bölümünde tamamladım. Mezun olduktan sonra Türkiye’de bir bankanın genel müdürlüğünde önce satış, sonra pazarlama ve ürün geliştirme departmanlarında çalıştım. Eşim Kuzey ile de bankada çalışıyorken tanıştık. 6-7 sene bankacılık yaptıktan sonra kişisel gelişimimizi sürdürmek adına eğitim hayatına dönmeye karar verdik. Bu amaçla uzun bir süre önce Amerika’ya geldik.

Kuzey doktora yaparken ben de her zaman hayallerimi süsleyen “dijital media” konusunda iki master tamamladım. Daha sonra kendi markamı kurarak bu alanda çalışmaya başladım. Bugüne kadar Türkiye’de ve Amerika’da pek çok websitesi ve blogu hayata geçirdim.

Ana işim olan dijital medya dışında, eğitim sektöründeki özel bir şirkette part-time olarak test sorularının yanıtlarını puanlama işinde çalışıyorum. Yine eğitim sektöründeki başka bir organizasyon için part-time olarak Türkçe-İngilizce çevirmenlik yapıyorum. Ayrıca Milliyet gazetesi Pembe Nar, Aile bölümü yazarlarındanım.

2011 senesinde oğlumuz Can dünyaya geldi. Halen Amerika’da yaşamaya devam ediyoruz.

BebekveBen.com’u kurma fikri nasıl ortaya çıktı, biraz anlatabilir misin?

Can’ın doğumu yaklaştıkça büyüyen karnımla beraber onun hakkındaki hayallerim de büyüyordu. Can ilk çocuğum olduğundan, bu meraklı bekleyiş sırasında bebeklerle ilgili pek çok konuyu okumaya başladım. Bu süreçte bir kısmını halen severek takip ettiğim pek çok blog, websitesi ve forumla tanıştım. Buralarda yapılan paylaşımlar çok hoşuma gitti.

Anne olunca hayatınızın her anı, mini-mini bir insanla ilgili düşünceler ve duygularla doluyor. Bu düşünce ve duyguları paylaşacak, kendim gibi annelerle buluşacak bir alan arayışı içindeydim. Bunun ötesinde oğluma ileride gülümseyerek okuyacağı bir günce bırakmayı da amaçladım. Günümüzün çocukları hayata dair değerli anların saklanması açısından çok şanslı. Anları ölümsüzleştirebileceğiniz o kadar çok araç var ki… Ben de Can için bu şansı kullanmak istedim. Böylece BebekveBen.com’u açmaya karar verdim.

Nisan 2011’de doğan blogum, Can ile beraber büyüdü. Şu anda bebekli ve çocuklu hayata dair aklınıza gelebilecek her konuda, 40’a yakın ana kategoride, 900’e yakın özgün yazım ve yanıtladığım pek çok okur mektubum var. Anne, bebek ve çocuk konularında en çok tartışılanları, Türkiye ve dünyadaki gelişmeleri araştırmak ve bulduklarımı paylaşmak en büyük zevklerimden biri. Bunların yanısıra, kimi zaman Amerika’daki hayat, gezdiğimiz yerler, kimi zaman da kullandığım bir ürünün değerlendirmesi üzerine yazıyorum. Kaliteli firmalarla çekilişler düzenliyorum. İnandığım sosyal sorumluluk projelerini mutlaka destekliyorum. Bazı akşamlar ailemden uzakta yaşamanın getirdiği bir hüzün kaplıyor içimi. O zaman da kendi çapımda şiirler, mektuplar döktürüyorum. Okuyan oturup, ağlar. 🙂 Kısacası okurlarımı neşe, özlem, duygusallık gibi hayatın halleri arasında bir yolculuğa çıkarıyorum. Blogum da benimle beraber yaşıyor, nefes alıyor. Artık o gün bahtınıza ne çıkarsa…

Sitende annelere yönelik birçok konuda çok detaylı bilgiler var. Bu yoğunlukta nasıl yetişiyorsun?

BebekveBen’i sürekli takip eden okurlarım websitemdeki bilgilerin oldukça detaylı olduğunu, gerçekten işlerine yaradığını, yazılarımı okuyarak değişik sorularına çözüm bulduklarını söylüyorlar. Bu yorumlar beni çok mutlu ediyor. Yazdığım yanıtlar sadece bir anneye bile yardımcı olsa, blogum misyonunu yerine getirmiş sayıyorum.

Bloguma detaylı yazmak aslında biraz da benim yapımdan kaynaklanıyor. İçime “araştırmacı bir gazeteci” kaçmış diyebilirim 🙂 Bir soruya yanıt ararken farklı yönlerden bakabilmek, yazının türü kaynak verilmesini gerektiriyorsa bilimsel kaynakları incelemek ve düşüncelerimi rahat okunabilecek bir şekilde sunmak istiyorum. Can ile yaşadığım tecrübeleri de yazıların içine katıyorum. Kısacası hem teoriyi, hem pratiği yazılarımda birleştiriyorum.

Sadece yazmış olmak için çalakalem yazmak da bana göre değil. Eğer bir anne zamanını ayırarak benden bir konuda yardım istemişse, fikrimi sormuşsa doyurucu bir yanıt almayı hak ediyor. Doğal olarak yazılar detaylı oluyor. Bir sorunun yanıtı beni tatmin etmezse, okuyanı da tatmin etmez diye düşünüyorum.

Bloguma fırsatım olsa her gün yazmak isterim. Yoğun iş tempom arasında blogum benim nefes alma alanım. Her zaman yetişemesem de yazdığım zamanlarda elimden gelenin en iyisini okuyanlara verebilmek hedefim.

bebekveben

Sen de bir annesin ve bu zorlu ama harika yolculukta annelere tavsiyelerin var mı?

Zaman içinde tecrübeleri biriktirerek anneliğimizi geliştiriyoruz. Bugün sosyal medyaya baktığınızda aktiviteden aktiviteye koşan, herşeyi bilen, hiçbir konuda hata yapmayan, mükemmel bir anne kavramı idol haline getiriliyor. Ben mükemmel bir anne değilim. Olmayı da amaçlamıyorum. Anneliği sürekli öğrendiğim ve içinde büyüdüğüm bir yolculuk olarak görüyorum. Dün yaptığım hatayı bugün tekrar etmezsem yatağa huzurlu olarak giriyorum.

Bunun dışında, yapı olarak rahat bir insanım. Can’ın mutlu, bağımsız, kendine yetebilen bir insan olarak yetişmesi en büyük arzum. Ancak rahatlık derken kuralsızlıktan bahsetmiyorum. Bence tüm çocukların hemen her konuda belli bir düzene ihtiyaçları var. Düzen, çocuklara güven duygusu veriyor. Can’ın yaşı itibarıyla akıl edemeyeceği, sağlık ve güvenlik gibi konularda sınırlarını çizdikten sonra bireysel tercihlerini yapmasında özgür bırakıyorum. Bu sayede kendine güveni olan, kendini ifade edebilen, yaşamsal ve sosyal becerileri gelişmiş bir çocuk olacağını umuyorum.

Seni annelikte en çok zorlayan konular nelerdir?

Aileden uzaklarda yaşamak sanırım bizim en büyük zorluğumuz. Can aile büyüklerini sadece kısıtlı tatil sürelerinde ya da aile bireylerimiz buraya geldikleri zaman görebiliyor. Ailenin yakınlarda olması her açıdan çok yardımcı olurdu. En basitinden acil bir işimiz olsa, iş görülene kadar ufaklığı ailenin emin ellerine bırakma rahatlığı var. Ancak yurtdışında yaşamak bizim tercihimizdi ve her tercih de kendine göre avantajlar/dezavantajlar getiriyor.

Elbette benim de her anne gibi dönem dönem zorluk çektiğim anlar oldu/oluyor. Mesela bu aralar yemeklerde seçicilik konusunu yaşıyoruz. Annelik yolunda şu cümleleri kendime sık sık hatırlatıyorum: “İçinde bulunduğum bazı durumlar çok zor ya da hiç bitmeyecekmiş gibi gelebilir. Ancak bu zorlukları yaşayan ilk anne ne benim, ne de son anne ben olacağım. Yaşanan zorluklar geçici. Zaman içinde bir şekilde evriliyor, halloluyor. Geriye dönüp baktığımda zorluklara odaklanmak yerine, çocuğumla geçirdiğim mutlu anları hatırlamayı tercih ediyorum.”

Oğlunla birlikte nasıl vakit geçirmekten hoşlanıyorsunuz?

Can ailecek yapılan her türlü aktiviteden zevk alıyor. Beraber müzelere, parklara gitmekten çok hoşlanıyoruz. Geçenlerde şehrimizdeki sanat müzesini beraberce gezdik. Büyük bir adam gibi açıları ayarlaya, ayarlaya tüm resim ve heykellerin fotoğraflarını çekmesi çok hoşuma gitti. Onun büyüdüğünü, değişik aktiviteler yaptığını, bizimle beraber hayattan keyif aldığını görmek beni çok sevindiriyor. Evdeyken oğlumla beraber lego, puzzle ve oyun hamuru oynamayı seviyoruz… Oyun hamuru acayip bir teknoloji, saatlerce yoğurabilirim. Bir de beraberce yemek pişirmekten hoşlanıyoruz. Can bu aralar belki yemek yemeyle değil ama 🙂 pişirmeye çok ilgili…

tanlavecan

Amerika’da yaşıyorsun, oradaki hayattan ve çocukların toplumdaki yerinden kısaca bahsetmek ister misin?

Klasik bir Amerikan ailesinde çocukların disiplinli yetiştiklerini söyleyebilirim. Uyku konusunda belli saatleri var, sokaklarda, restoranlarda, seyahatlerde, kısacası topluluk içinde genellikle uyumlular. Sorumlulukları erken yaşta almaya, cep harçlıklarını kazanmaya başlıyorlar. Çok ufak yaştan itibaren sporun ya da sanatın belli bir dalında faaliyet gösteriyorlar. Çocuklara birey gözüyle bakılıyor, şehir düzenlemesi sırasında çocukların ve çocuklu ailelerin ihtiyaçları düşünülüyor. Kısacası sosyal yaşantıda “çocuğun adı var.”

Amerika’daki yaşama gelince… Bizim gibi ülke değiştirdiğinizde ilk önce bir kültür şoku yaşıyorsunuz. Bir müddet sonra yaşadığınız yerin kuralları size doğal gelmeye başlıyor. Amerika açısından düşünürsem, tanımadığınız insanların yolda yürürken size selam vermesi, üzerinizdeki bir kıyafet hoşlarına gittiğinde açık yüreklilikle söylemesi, bir mağaza sahibinin “Bizde o ürün yok ama falanca mağazada var, isterseniz yerini tarif edeyim.” demesi bize çok yabancıydı. Bir caddeyi yaya olarak geçmek istediğinizde neredeyse bir kilometre ötedeki aracın dahi durarak size yol vermesi, okulların önünde hız sınırı olması ve uymayanların ağır cezalar alması çok hoşumuza gitmişti. Böyle güzellikler zaman içinde alışkanlık yapıyor! Bir ara uzunca bir süre Türkiye’yi ziyaret edememiştim. İlk ziyaretimde havaalanından annemin evine giderken bindiğim taksinin trafikte çizdiği zigzaglar aklımı almıştı. Sanki senelerce bu şekilde yaşamamış gibi…

Öte yandan bizim insanlarımızın candanlığını, samimiyetini de arıyorum. Türk toplum yapısında aile ve arkadaş ilişkileri Amerika’ya göre daha sıkı. Bu nedenle bireyler yalnız kalmıyor, hayatın sıkıntıları beraberce göğüsleniyor. Kimi zaman da bizim çok güldüğümüz her işe burnunu sokan teyzeler olmuyor değil. Yine de ben bu tezatları çok ama çok güzel buluyorum.

Uykusuz geceler seni de zorladı mı bebeğin doğduğunda? Senin uykusuzlukla baş etme yöntemlerin nelerdi?

Uykusuzluk çekmemiş olan anne var mı acaba? Bizim de ilk 3-4 ay uyku konusunda en sıkıntı çektiğimiz dönemlerdi. Ancak şimdi görüyorum ki bu bir uyum süreci… Bebek hayata adapte olmaya çalışıyorken, biz de anne-baba olmaya adapte oluyoruz. Bebek gelince eski hayatın ve uyku alışkanlıklarının aynı şekilde devam edeceğini varsaymak büyük bir yanılgı. Bence uykusuzluğu, en azından başlangıçta, bebek belli bir düzene alışıncaya kadar, yaşamın doğal bir parçası olarak görmek gerek.

Bir bebeği büyütürken anne ve babanın takım olarak çalışması çok önemli. Ben bu konuda şanslıydım. Kuzey de Can konusunda en az benim kadar ilgilidir. Mesela çok uykusuz olduğum gecelerde Can’ın sütünü biberondan o vererek benim biraz daha uyumamı sağladığı için ona minnettarım. Ayrıca Can’ın doğduğu ay yanımızda olarak bizlere her konuda yardımcı olan kayınvalidem ve kayınpederime de çok şey borçluyum.

Bir de “bebek uyurken siz de uyuyun.” öğüdünü gerçekten uyguladım. Can bebekken evdeki bulaşıklar, çamaşırlar biraz bekledi. Nihayetinde önemli olan bebek ve annenin sağlığı. Bırakın ev (ve saçlarınız) biraz dağınık kalsın 🙂

Girişimci annelerdensin. Tasarım markan FireFrog Creative’den biraz bahseder misin? Projelerini nasıl yürütüyorsun?

FireFrog Creative’i, 2009 senesinde kurdum. Hem Türkiye’de, hem de Amerika’da faaliyet gösteriyorum. Hedef kitlem bireyler, eğitim kurumları, küçük ve orta ölçekli işletmeler ve kar amacı gütmeyen organizasyonlar. Müşterilerimle kişisel ilişki kuruyorum. Proje öncesinde, sırasında ve sonrasında oluşan sorularını özenle yanıtlıyorum. Pek çoklarıyla bir sonraki projelerinde de çalıştım. Yeni müşterilerimin hatırı sayılır bir kısmı da önceki çalışmalarımdan referansla gelenler…

Bence her projenin kendine özgü bir hikayesi ve ruhu var. Tasarımlarımda bu ruhu yansıtmayı seviyorum. Ayrıca hayata geçirdiğim websitelerinin fonksiyonel açıdan rahat kullanılabilir ve erişilebilir olmasına, kodlama kalitesi açısından güncel web standartları ve teknolojileriyle uyumlu olmasına özen gösteriyorum.

Can doğduktan sonra anne-çocuk dünyasıyla fazlasıyla haşır- neşir olduğum için, portföyümde anne blogları ve websitelerinin de oldukça yeri var. Müşterilerimin beklentileri doğrultusunda kişiye özel ve yepyeni websitesi/blog yüzleri yaratmaktan ve mevcut siteleri/blogları yeni bir yüze kavuşturmaktan sonsuz keyif alıyorum. (Portföyüm: firefrogcreative.com/portfoy. Tasarladığım bazı websitesi ve blogların önceki ve sonraki halleri: bebekveben.com/etiket/web-tasarim)

FFCPortfolio

Son olarak, BeeAnne takipçilerine söyleyeceğin birşeyler var mı?

Uyku konusu bir bebek büyürken oldukça kritik. Sadece bebeği değil, tüm aileyi etkileyen bir yönü var. Sıkıntı yaşanan noktalarda konusunda bilgili bir uzmandan yardım almak aileleri kesinlikle rahatlatacaktır. Web geliştirme sürecinde beraberce çalışarak, özenli yaklaşımına ve konusundaki derin bilgisine yakından şahit olduğum Çiğdem’in uyku eğitimi konusunda çözüm arayan ailelere fark yaratacağını düşünüyorum. Doyurucu içeriğiyle BeeAnne.com’un uyku eğitimi konusunda sektörde önemli bir boşluğu dolduracağına inanıyorum.

BeeAnne projesinde web developer olarak çalışmak benim için büyük bir keyifti. Bu fırsatı verdiği ve Bee-Blogger bölümünde blogum BebekveBen ile beni konuk ettiği için Çiğdem’e ayrıca teşekkür ediyorum.

Blog: bebekveben.com
Websitesi ve blog tasarımı: firefrogcreative.com
facebook.com/BebekveBen
twitter.com/Bebek_ve_Ben
Instagram.com/bebekveben
pinterest.com/bebekveben